Wednesday, May 27, 2009

aşkım sağlık karnen pekiyi doluuu!!!aferin sana!

Ne denli serseri bir aşık olduğumu, ona hediye olarak mantık kolyesi aldığım gün anladı. Evet taktığında böyle baştan aşaa mantık olacaktı. Buna hazır olmasa da olmalıydı artık yapacak bir şey yoktu. Ben onun serseri aşkı olarak bu bir emirdir. Yani aslında Migrosun, ‘’Migroskop’’undan sonra herhangi bir şekilde serbest çağrışımsal bir girişimde bulunmamızın anlamsızlığı üzerine bir söyleşi yapabiliriz şuan. Çünkü aşkımıza bebişimize 250 gram Körpe Vakum Kangal sucuk, algida Maraş dondurma ve yanında da cappy meyve nekt.ı çok uygun fiyatlara almak için inanılmaz kampanyalar var ve bu menüyle ‘’bebeğimizin içi’’ni ishal edebiliriz kanımca. Bi ondan bi ondan bi ondan şeklinde. Ama ben çok ünlü bir kökenbilimci olarak bu çağrışım dehasını incelemek istiyorum. Migroskop, mikroskoptan türemiş adeta dünya top on listelerinden fırlamış harikulade bir şey olarak karşımızda duruyör. Yani migrosları inceleyen bir alet edevat olsa gerek diye düşünüyorum. Peki bunun benim cep telefonumun mesaj haznesinde işi ne? İki gün sonra bu aleti kapımın önünde pazarlamaya çalışan birini bulabilirim. Şüpheleniyorum. Dahası evinizde denemek ister misiniz de diyebilirler. Migroskopla evimi süpürmek istemiyorum ben. Rencide etmeden nasıl reddedeceğimi bilmiyorum. Kapı deliğinden bakıp açmamak en iyi mükemmel bir numara bir karar olabilir. Ya da daha manyak bir fikir ve serseri aşıklığıma yaraşacak bir şekilde bebişime migroskop alim ben. Böylece boynunda mantık kolyesiyle evrendeki tüm migrosları inceleyerek sınır tanımaz bir kişilik olur. Kangal sucuk Maraş dondurması ve meyve nektarı ile adeta bir piknik rüyasına dönüşecek olan laboratuar ortamı da bize ‘’rüyamızda zerdali gözlemlemek’’(evet böyle bir şeyi ben uydurmadım) ile ilgili tüm çılgın verileri verebilir.
Evet şimdi serseri bir aşık olduğum kadar başka nelerim onu görelim. Çok çok iyi bir haber okuyucusu ve yorumlayıcısıyım.
Girimham adalarında sikendal: Soyunma Kabinesi ve Avon Kamarası üyelerinin bu küçük ada devletine kitledikleri masraflarla ilgili sikendal büyürken, ada giderek daha da küçülüyor.
Ne yapacağını bilemeyen halk çılgınca her şeyi yemeye veya denize atmaya başladı. Adanın Küçülmesini Durdurmaktan sorumlu Devlet bakanı şuan 5-10 metre uzunluğunda bir ağacın tepesine hapsedildiği için çözüm aslında çok kolay, gidip sorabilirler. Ama halk merdivenleri de yediği için hemen yenisini yapabilirler. Demokrasiyle yönetilseydi böyle olmazdı çünkü demokrasilerde çareler tükenmez kalem ve bebeğim sönmesin gönlümün ümit çırası, nasılsa cehennem senden sonrası, bendeyse sevipte yanma sırası, küllere dönsemde ateşim sen ol.

İlginç kelimeleri bulur cümle içinde kullanırım, ilkokuldan kalma bir hastalık benimkisi..
Sezdiri kelimesi çok ilginç. Hemen kullanıyorum. Okullarda sezdiri dağıtmak yasak çocuhlar! Hadi gidin başka yerde oynayın!

Herakleeeeytos’un fragmanlarını yorumlamaya da bayılırım hemen yapim bi kaç tane
‘’ Kimilerine görüşüne göre Thales, yıldızlarla ilgilenen ilk kişidir.’’
Bu fragman gerçekten herakleyytosa ait isee, bu biz thalesi tanıdığını gösterir. Ama kimileri böyle düşünüyor olabilir ben öyle düşünmüyorum ilk kişi olmayabilir diyor sonuçta Thales öldüünde ben 11 yaşındaydım nerden biliym diyor. Haklı yani. Kesinlikle katılıyorum. Felsefeden anlıyorum.
‘’ Bana göre bir insan çok iyi ise bin kişidir.’’
Bu fragmanları elbette günümüz argümanlarına göre yorumlamak çok çok, çok önemlidir. Şimdi bir bir kişiye nasıl bin kişi deriz,bin adet dili biliyor ve konuşabiliyorsa deriz. Ki bu insan gerçekten iyidir o zaman. Bin dil bilene kim kötü diyebilir? Herakleytos bile diyemez.

Dahası modayı da takip ederim. Bir arkadaşımdan aldığım bilgi şöyle: Mayo takvimine göre 2012de mayonun tamamen modası geçecek. Nükleer rest, organik domates, ve insanın da modasının geçeceği tahmin ediliyor ilerleyen yıllarda. Misk öküzü, koala, karibu ve saksağan kontenjanlarının şimdiden dolduğu kulağıma gelen fısıltılar arasında. Yok ben duymadım yok ben bilmiyodum beni aramadılar a aaa nası yani yaaaa terbiyesizlik bu resmen demeyin sonra.
Hemen yazın hangi hayvan olmak istediğinizi çabbuuk hemmen! Utanmayın. Geçicek modası sonra kalacaksınız iğrenç bi şekilde insan insan.

Sunday, May 24, 2009

her yönü ile zerdali reçeli.

zerdali reçeli diyeti.

Mr. Scoop, olayların adamı olarak, DostBaşaDüşmanAyağa (DiBiDiEy) şirketinin başkanı olarak konuşuyordu. Dinleyicilerin, onun söylediklerini yutacak kadar yersiz coşku belirtileri yoktu. Boynunda asılı olan cevşen ile geleneklere uygun bir imaj sergiliyordu. Altındaki baba kotu ve spor ayakkabılarıyla bütün babalara, atletinin altına koyduğu ter beziyle babanelere, bahçıvan gömleğiyle annelere sesleniyordu. Aslında her zamankinden farklı olarak daha çok edebiyat üzerine bir söyleşiydi bu seferki. Ömeros’un İlyadaŞehir’i, JackiçenLondon’ın Martin Edenbulur’u, Markus Sadevatandaş’ın Justine Timbirleyk’i ve ve tabii ki ünlü İslam düşünürü Makyav’el-hasılıKelam’ın ÇokoPrens’i üzerine, soyadına yaraşır bir biçimde bol kepçeden atıyordu. Belediyelerin ilaçlama yapmamaları nedeniyle, bu güzide şahsın binlerce spot ışık altında yaptığı bu konuşma sivri ve küt burunlu sineklerin istilasına maruz kalarak, kalitesinden çok şey yitirse de, sonunda hastanelik olan Mr.Scoop, yatırıldığı hastanede yüzü şişliklerden tanınmaz bir haldeyken bile ne kadar vefalı bir insan olduğunu kanıtlamaktan kendini alamayarak, şu cümleyi sarfetti: ‘’Mahmut Kaya’ya çok şey borçluyum.’’ Biz de ona çektiğimiz fotoğrafları digital makinelerimizden anında gösterme yeteneğimizi kullandık. Tabii ki moral olsun diye ona ‘’ bu fotoğrafta çok iyi bir çıkış yakalamışsınız, bravo!!’’ dedik. Halbuki gazeteye böyle bir fotoğrafı koyamazdık. Biz de bunun yerine özgeçmişine yer vermeye karar verdik.
Mr. Scoop 1934 yılının, kamyoncuların tabiriyle‘’mevsimsiz kar’’lı bir gününde dünyaya geldi. Büyük Britanya doğumlu olmasına karşın esmer teniyle bu çocuk, babanesinin adeta gözdesiydi. Bütün çocukluğu boyunca babanesi tarafından ‘’kara combalak’’ olarak sevildi ve her türlü ter bezini ölene kadar bünyesinde barındırdı. Lafı hemen ölüme getirmemiz hiç hoş değil belki ama, Mr. Scoop yaşamı boyunca türlü ölümlerden döndü. Bir keresinde 911 programında tanık olduğu bir olayı, yoktur öyle bişey lan diyerek test etmeye çalıştığında kendisini kurtaracak herhangi bir kişinin eve gelmemesiyle kurtuldu. 911 programında, diliyle buzluktaki buzu yalamaya çalışan birinin dilinin buzluğa yapıştığını ve kurtulamadığını görmüştü. Aynısını denedi. Dili yapıştı. Eve kimsenin gelmediği uzun saatler belki günler sonucunda buzluktaki buzlar eridi ve Mr. Scoop kurtuldu. Bunun sonunda babanesi evlerine bir nofrost buzdolabı alarak, deney ortamını yok etmiş oldu. Gençlik yıllarında uyuşturucu batağına düşmüştü. Kafası iyiyken yapmayı en çok sevdiği şey birilerini telefonda işletmekti. 78’de 44 yaşında olan bu adam, daha adeta dünkü çocuktu. İnsanları arayıp bong fokurtusu dinletmeyi çok severdi. Taki yanlışlıkla polis teşkilat başkanını arayana dek. Mr. Scoop bulunarak kendisine 90 saat hiç durmadan koşma cezası verildi, cezasını ölmeden başarıyla çektikten sonra serbest bırakıldı. Artan vegan sayısından etkilenerek girişimci ruhunu ortaya koyduğu Tofu ticareti sırasında Tofu mafyası peşine düştü, tofu mafyası Mr.Scoop’u yine 70li yıllarda tofu yedirerek boğmaya çalıştı. Boğulmuş taklidi yaparak ellerinden kurtuldu. Bu tip olayların sonunda 1980li yıllarda Ölümden Dönme ŞekilleriÜzerine Bir Deneme adlı eserini yazdı. Bu eserin yeniden gözden geçirilmiş baskısında sinek ısırıklarıyla ölümden dönme şeklini de ele alacağını açıklayan Mr. Scoop, ölümden dönme kariyerini burada noktalayacağını ve bundan sonraki hayatında ölümsüz olacağını beyan etti. Bizzat Mr.Scoop’un geliştirdiği ‘’dost meclisinde gibi gündemden konuşma’’ stiliyle haber sunuculuğu yapan ve Scoop’un en iyi öğrencilerinden biri olan Birandın aracılığıyla nasıl ölümsüz olacağını sorduğumuzda ise, elinde çok güzel bir fikir olduğunu, görüşmelerin sürdüğünü söyledi. Mr. Scoop’un çok yakın bir arkadaşıyla, başrolünde bir kirpinin oynadığı bir dizi film çekeceklerini gizli kaynaklardan öğrendik. Onu ölümsüz kılacak bu eseri dört gözle bekliyoruz. Mr.Scoop’un ünlü ‘’zerdali reçeli diyeti’’ ile 16 kilo vermiş halinizi sadece ve sadece 45 kupona elde edebilirsiniz. İlk kupon yarın. Sakın kaçırmayın. Mr. Scoop hakkında atlayamayacağımız diğer noktalar ise şöyle:
- Mr.Scoop endoplazmik retikulum hakkında ‘’ onlar hücrelerimizdeki metrobüs yolları gibidir.’’ diyerek Britanyalı olduğu kadar İstanbullu ve edebi bir kişilik olduğu kadar biyolog bir insan olduğunu ortaya koyarak, hem edebiyat hem de biyoloji dalında Nobel ödülüne aday gösterilen ilk insan oldu.

- Bu şekilde ‘ilk insan’ olunca, son hatırladığı şey bu olduğu için bir ölümden dönüş sırasında geçirdiği travma sonrasında basına ‘’ben ilk insanım’ şeklinde bir demeç verdi, dünyaca sevilen bu adamı üzmemek için, hastane odasına pek çok antropolog davet edildi ve ona uzun bir süre boyunca ‘’ilk insan’’ muamelesi yapıldı. Uyutulduğu bir sırada kendisine 30 yaş dişi olarak bilinen ve günümüz insanında artık olmayan dişler monte edilerek ağrı verici ilaçlar enjekte edildi. ‘’ağzımda bir ağrı var’’ şikayetinin üzerine 30 yaş dişlerini çıkarttığı söylenince o sırada 56 yaşında olmasına rağmen kendisini uzun süre 30 yaşında zannetti. Böylece ömründe 26 yıl avantajlı konuma geçti.

- Sigarayla savaşı kendine görev edindi. 1 yıl boyunca dünyayı gezerek sigara içtiğini gördüğü bütün insanların sigaralarına apargat ve aduket çekerek saldırdı. 345625 kişinin yaralanmasına sebep olduysa da dünyada bilinen en orijinal sigarayla savaş teknikleri arasında yer aldı.

- Pop sanatçıları için espritüel bir dille kaleme aldığı Mariah Career adlı pop kariyer rehberi adeta yok sattı.

- ‘’Mahmut Kaya ve Wasabi Sos’’ adlı bir eser yazdı. Mahmut Kaya ile beraber çıktığı Japonya seyahatinden çok tatlı anıları barındıran bu eserin el yazması bugün Birmanya Ulusal Kitaplığı’nda saklanmaktır.

Saturday, May 23, 2009

yaptığım tesbihlere güveniyorum.

Kader bizi böyle bir noktada buluşturmuştu işte. Yapacak hiç bir şeyimizin olmadığı belliydi fekat o domates kabuklarını neden kemirdiğimize dair arkeolojik bir kanıt olmadığından, domates ya da elma kabuğu kemirgenleri olarak bilinen bu canlı türünün evrim basamağındaki yeri bilinmezliklerle doluydu yürüyen merdivendeki bir basamağın kimliksizliği gibi. Belki yapışmış bir sakız parçası ona bir kişilik katabilirdi oturup başında o basamağın tekrar gelmesini beklersek falanfilan. Hükümet kapısının anahtarı kayıptı. Kimse uzun süre nerede olduğunu bulamadı. Bulunduğunda ise artık kimse oraya rağbet etmez olmuştu. Biz de arkadaşlarla gidip top oynardık. Oynuyoruz hala yani. Her Pazar hükümetin kapısını açıp halı saha maçı yapıyoruz, terliyoruz falan, üstüne ayran soda içiyoruz. Çok ameleyiz. Selçuk Cumhuriyeti başkanı ve yandaşları gelip hiç sebep yokken kavga çıkarıp topumuzu alıp gitmek gibi hareketlerde bulunma planları yapıyorlardı. Açıkçası Selçuk Cumhuriyeti başkanının aşırı derecede biyogenetik ve çarpıcı bilimsel araştırmasına yaptığım onca katkıdan sonra topumuzu gerilim-korku türüne mal etmeye çalışmasına anlam veremiyordum. Defolu insanlar başlıklı bu mühteşem araştırması için ona bir kol altı düz bir kol altı çukur, yan yana göz yamulsamasına mahal vermeyecek şekilde yerleştirilmiş iki fotoğrafı yani kanıtıyla birlikte bir ünlü bile bulmuştum. GürbenErgen. Kendisi tüm şehrimize koltuk altlarını hiç çekinmeden açmış bizi koltuk altlarına basmış güzide bir insandır. Bir gram ter olmadığı gibi defoludur dediğim gibi. Bi taraf düz bi taraf çukurdur. Harikadır yani. Markalaştırmak istiyorum kendisinin koltuk veya kol altlarını. Tam bilemedim şimdi.
Ebe Gümecigiller, Hamburg sokaklarında bir gün aheste aheste salınarak yürürken karşısına bir profesör çıkıverir. Profesör, kendisini beraber çalıştıkları hastanenin jinekoloji bölümünden tanımaktadır. Böyle bir soyadına sahip Ebe tabii ki profesörü fazla iplemez. Profesör de sinirlenip ama çaktırmamaya çalışarak bir fıkra anlatmaya başlar. Bir gün bir Fransız bir İngiliz bi de Temel uçağa binmişler. Aa Alman yok diyip geri inmişler. Miydi? Euhauhueha neyse artık ya, gülmemiş tabi ebe. Kimse gülmemiş. Bütün Hamburg’ta 4 gün sürecek bir yas tatili ilan edilmiş. Z harfini S olarak okuyan Almanlar 4 gün yaz tatilimi olur demişler. İsyan başlamış. Bütün halk ayaklanmış. Herkesin böyle birden bire 4 5 ayağı olmuş desem beni öldürmek için suikast planlarına başlar insanlar diye düşünüyorum. Ama yoooğ taviz vermiciiim. Komik olmayan bu antipatik tarzımı korumayı hedefliyorum. Yegane gayem bu. Böyle sonsuza uzanan bir yazı yazmak istiyorum. 3 dakikadan sonra kimsenin okumadığına güvenerek kendi kendime saçmalayacağım. Mutlu inekler özgür tavuklar sloganıyla dondurma pazarlaması yapan insanların bir de uzaydan gelen koyunları gerçekten de uzay mekiğinden fırlatıp falan. Heyhat yaa.. o neydi öyle gerçektende. Tamam ya koyuyorum aynen bunu böyle. Kendime güveniyorum. Şuan çatıdan bile atlarım çok güveniyorum kendime.

Wednesday, May 13, 2009

yazar dıkanması.

Halıya kurşun kalem düşme sesini düşünün, tamam işte o sesin aynısı tam masanın yanındayken çıksa yere bakarsınız nerde dimi, peki ya bu ses aslında yanınızdaki arkadaşın osuruğunun sesiyse naparsınız?
Bu soruya önce taklaya tövbeliler, sonra hevesliler cevap versin.
Tövbeliler en son beden eğitimi dersinde atanlar, hevesliler, onlar kendini biliyor!
Hayat çok pahalı. Özellikle tekstil bizi aşmaya başladı. Bu yüzden dev mıknatıslarla yapılacak bir soygun planladım. Maskeli bir grup arkadaş, birisi dev tekerlek mıknatıstan sorumlu (yüklemsiz tümce). Bütün alarmlar düşüyor ve biz kıyafetleri alarak kaçıyoruz. Kimse ‘’bu bir soygundur’’ diye bağırmıyor, çünkü soygunsa niye alarmları söküyoruz manyak (argo veya kaba sözcük) mıyız biz?
Karfur’un tam arkasında satılık dublex daire. Mal Kabul manzaralı, iki oda, üç beş salon. Arkasında da böyle bir alan var inşaat alanı, tramplencesine üstünde zıplanan tahtalar var, mahallenin zıplama noktası.
Her neyse. Bir hayvanın başrolde oynadığı bir film yapmak istiyordum uzun zamandır. Aklıma denizden fırlayan kirpi geldi. Evet bu ilginç deniz kirpisi- ki böyle bir hayvan olduğunu sanmıyorum ama biraz bahtsız bir hayvan olduğundan denize düştüğünü ve bu yüzden oklarını bizlere yönelttiğini düşünüyorum-, bu kirpinin adı Şumul.
Evet artık çocuklar bu filmle beraber annelerinden kirpi isteyecekler ve kirpi sektörü patlayacak. Hatta kirpi sektörü diye bir şey olmadığından, böyle bir sektör oluşacak ve biz hep beraber refah seviyesi yüksek yüksek tepelere tırmanmış kişicikler olaceğiz. Lassie’yi boşuna izlemedik onca sene. Şimdi yeniden bir başrol hayvanına ihtiyacımız var dünyayı daha güzel bir yer haline getirecek bu sevimli kirpi Şumul.. Şumul, Lassie gibi cankurtaran falan bir hayvan değil. Görev bilinciyle yaşamıyor. CSI ny mu, niye her bölümde hayvan bi meseleyi halletsin ki, oturuyo işte öyle. Böyle Lassie gibi sürekli bize bir şey anlatmaya falan da çalışmıyor. Kendi halinde asil bir hayvan çünkü. Ağır başlı erdem sahibi. Öyle getir götür işleri de yapmıyor. Bütün çocukların bütün kirpilere Şumul dicek olması çok olası, buna engel olabileceğimi sanmıyorum. Ama onu göt travması yaşatan bar taburelerinde bira içerken görüntüleyeceeemiz için çocuklara yönelik korku ve şiddet unsurları içerebilir. Şumul çünkü asabi biraz, okları falan var, barda bi durum olursa acımaz çakar bi tane gibi geliyor.
- Abi niye bizi bu yoldan getirdin? Diye sorduk biz midesi bulananlar olarak virajlarda.
Virajlara aşina, aslında kamyon şoförü olan altın kol saatli kıllı da dedi ki bize.
- Şoför istediği yoldan istediği hızda gitme kapasitesine sahiptir.
Kapasite diyince biz çok etkilendik tabii. Biz de dedik kusma kapasitesine sahibiz falan dedik de ezildik resmen bu cevabın altında. Bu hayatta şoför olasım geldi, yetkin irade sahibi bir kapasiteye sahip olmak nasıldır acaba dedim. Kapris yapıyomuş bünyede. Şoför kaprisi çektik ya çok ilginç bir deneyimdi. Konuşmadı bizimle. Küsüp pirzolasını yemedi. Çünkü biz hayvanlar gibi elimizle yerken pirzolalarımızı, o çatal bıçakla yiyordu. Bıçağın tabakta çıkardığı gıcırtıdan fenalık geçirdiğimizi söyleyince, özellikle de pirzolanın tabiî ki elle yendiini söyleyince küstü yemedi. Bu gerçek bir hikayeden alıntıdır.
Çok şuursuz ve bekleneni vermekten çok uzak bu yazımı sizlere sunuyorum.