Saturday, May 23, 2009

yaptığım tesbihlere güveniyorum.

Kader bizi böyle bir noktada buluşturmuştu işte. Yapacak hiç bir şeyimizin olmadığı belliydi fekat o domates kabuklarını neden kemirdiğimize dair arkeolojik bir kanıt olmadığından, domates ya da elma kabuğu kemirgenleri olarak bilinen bu canlı türünün evrim basamağındaki yeri bilinmezliklerle doluydu yürüyen merdivendeki bir basamağın kimliksizliği gibi. Belki yapışmış bir sakız parçası ona bir kişilik katabilirdi oturup başında o basamağın tekrar gelmesini beklersek falanfilan. Hükümet kapısının anahtarı kayıptı. Kimse uzun süre nerede olduğunu bulamadı. Bulunduğunda ise artık kimse oraya rağbet etmez olmuştu. Biz de arkadaşlarla gidip top oynardık. Oynuyoruz hala yani. Her Pazar hükümetin kapısını açıp halı saha maçı yapıyoruz, terliyoruz falan, üstüne ayran soda içiyoruz. Çok ameleyiz. Selçuk Cumhuriyeti başkanı ve yandaşları gelip hiç sebep yokken kavga çıkarıp topumuzu alıp gitmek gibi hareketlerde bulunma planları yapıyorlardı. Açıkçası Selçuk Cumhuriyeti başkanının aşırı derecede biyogenetik ve çarpıcı bilimsel araştırmasına yaptığım onca katkıdan sonra topumuzu gerilim-korku türüne mal etmeye çalışmasına anlam veremiyordum. Defolu insanlar başlıklı bu mühteşem araştırması için ona bir kol altı düz bir kol altı çukur, yan yana göz yamulsamasına mahal vermeyecek şekilde yerleştirilmiş iki fotoğrafı yani kanıtıyla birlikte bir ünlü bile bulmuştum. GürbenErgen. Kendisi tüm şehrimize koltuk altlarını hiç çekinmeden açmış bizi koltuk altlarına basmış güzide bir insandır. Bir gram ter olmadığı gibi defoludur dediğim gibi. Bi taraf düz bi taraf çukurdur. Harikadır yani. Markalaştırmak istiyorum kendisinin koltuk veya kol altlarını. Tam bilemedim şimdi.
Ebe Gümecigiller, Hamburg sokaklarında bir gün aheste aheste salınarak yürürken karşısına bir profesör çıkıverir. Profesör, kendisini beraber çalıştıkları hastanenin jinekoloji bölümünden tanımaktadır. Böyle bir soyadına sahip Ebe tabii ki profesörü fazla iplemez. Profesör de sinirlenip ama çaktırmamaya çalışarak bir fıkra anlatmaya başlar. Bir gün bir Fransız bir İngiliz bi de Temel uçağa binmişler. Aa Alman yok diyip geri inmişler. Miydi? Euhauhueha neyse artık ya, gülmemiş tabi ebe. Kimse gülmemiş. Bütün Hamburg’ta 4 gün sürecek bir yas tatili ilan edilmiş. Z harfini S olarak okuyan Almanlar 4 gün yaz tatilimi olur demişler. İsyan başlamış. Bütün halk ayaklanmış. Herkesin böyle birden bire 4 5 ayağı olmuş desem beni öldürmek için suikast planlarına başlar insanlar diye düşünüyorum. Ama yoooğ taviz vermiciiim. Komik olmayan bu antipatik tarzımı korumayı hedefliyorum. Yegane gayem bu. Böyle sonsuza uzanan bir yazı yazmak istiyorum. 3 dakikadan sonra kimsenin okumadığına güvenerek kendi kendime saçmalayacağım. Mutlu inekler özgür tavuklar sloganıyla dondurma pazarlaması yapan insanların bir de uzaydan gelen koyunları gerçekten de uzay mekiğinden fırlatıp falan. Heyhat yaa.. o neydi öyle gerçektende. Tamam ya koyuyorum aynen bunu böyle. Kendime güveniyorum. Şuan çatıdan bile atlarım çok güveniyorum kendime.

No comments:

Post a Comment