Friday, September 11, 2009

baobap.(çok yerinde oldu)

Onlar şımardılarsa sırabende.sırayıaramayınbendeçünkü. sıra benim mülküm artık ve sıranın altında adalet,b eşiktaş formalı defterlerim, defterlerimin üzerine gassaraylı etiketlerim, annemi mi daha çok seviyorum babamı mı daha karar vericek yaşta olmadığım için(ne zaman sorsalari kisinidedi yorum) takım tutma konusunda bir belirsizlik defterlerimde bir kişiliksizlik bariz bir şekilde tırnak ve kitapdefterkabı kontrolünde örtmenin gözüne batıyor velilerim çağrılıyor ve tabiî ki ben bu çağrıya uymayan velimi daha çok seveceğim ilerde geçmiş günleri yad ederken, gençlikte dicem önden iki süt dişim düşmüş iken, ergenlikten sonra çirkinlikte ikinci sıraya yerleşen bu dönem için lan bi küçük prens kadar olamadık salak salak çok çirkin olmasına rağmen sırf sınıfın en çalışkanı olduğu için bir çocuğun peşinden 15 kız birden koştuğum dönem olarak hatırlayacağımı sanıyor olabilirim şuan, tam öyle olmamıştı, ben sınıfın en çalışkan ve hızlı gelişen kızlarından olmadığım için, özgüvenimi ilkokulun bahçesinde, çocuğun peşini de yine aynı mekanda bırakıp, tam düşünmeye vakit bulmuşken mezun oldum.ilkokuldan mezunolmak. Velhasıl kelam. Konu nerelere geldi ya.

başlık olarak kukuleta taksınlar.

Bir insanın ölümü yağmalandı.yağmalanan mal güzelce satıldı.biz aldık onu kitlecenek.biz onu alınca ekonomiye katkımız yumurtaya can veren kadar oldu.dolayısıyla çok pis işe geldik.ama yine suçlu biz olduk.çok şımardı bütün bunlar.

Monday, September 7, 2009

bele diye yanlışlıkla başkanlığa aday oldum.

sakin olun ilçe sakinleri biraz isminizin adamı olun panik yapmayın burda ciddi bir iş yapıyoruz dedi belediye reisi denizden babama benzeyen bir köpek balığı çıktı bu kafası bu sırtı bu babamda olmayan bir uzuv tövbe türbe yaptırıyorum ben bu köpek balığını 5 metrelik inanılmaz aurası belediyemizi adeta sarıp sarmalayacak özellikte özellikle içinde bulunduğumuz mübarek günlerde davulumuzu da bu köpek balığı çalsın diyorum davul çalarken hulahop çevirebilen bu inanılmaz prodükt belediyemizin bir şanlı balıkçısı tarafından zapt edilmiştir köpek balığı 600 kilogram aaarlııında olduğu içün genç kızlarımızın iffetini korumak niyetiylen balıkçının kaslı kollarını polise çevirttirdik evet balıkçı aramızda fakat kollarını kesip müze haline getirdik inanılmaz işler başardık siyaset hayatıma altın harflerle yazılacağına eminim.

Saturday, September 5, 2009

fahrenheit bilmemkaç.

artık ne olacaksa olsunlarımı satıyorum, bağyandan kelepir artık ne olacaksa olsuncuklar, tamamen unique pieces, başka yerlerde de bulabilirsiniz aslında, ama ne gerek var, ayağınız alışsın diye bir artıkneolacaksaolsun alana bir diğerini hemen bedava veriyorum gerizekalıyım çünkü ben o kadar uğraş, olsun! De, besle büyüt, inek gibi işte, sarı kız gibi artık ne olacaksa olsunlar, mamullerimiz önceden yıkandı ütülendi paketlendi, ya tamam al da sen, şöyle ki bu kadar kıyak geçince kurulumunu da bi zahmet siz yapın, biz yapacaksak da teknik ekip iç dünyaya girerken kapıda ayakkabılarını çıkarmak istemiyo, bi de çocuklara bi lahmacun söylersen, iyi olur yani, müdürüm fotokopi makinesinin başında bir grup stajer adörtlerimizi yemeye başlamışlar, koyulmuşlar, yiyor, öhöm, bırakalım yesinler, ben üç tane kağıt parçasını çalışanlarımdan esirgeyecek değilim, sen de git onların yanına, bütün parmaklarına tak kağıtları ve o şekilde eğlenerek ye, paket yap evine götür, ormanlar feda size yavrularım, ayrıca geçen gün biri bana hayatımda sen benim yan masadasın dedi, ben de ona ateşlimeyvetabağı yolladım, makul bir saat olsaydı, içli köftesini de esirgemezdim, ne olacak ya, yanmasa yanmasanın küllüğüne muhtaçtır sonuçta bi yerde,dünya denen yerde özellikle, böyle olaylar hep oluyor, görüyoruz, okuyoruz gazetede, adam küllük getirirmisiniz diyo, heryerden bişey istiyolar, unutuyo oluyo sana 1 saattir küllük yok, yan masanın küllüğüne muhtaçsın işte sen orda, yok ben yanmasaya küsüm mü diceksin, gülerler be sana,vitrinin içinden bir kadın koşuyordu dışarıdaki adama doğru üstüne atladı cama yapıştı küçük bir delik bulup camın içinde süzüldü havasız kaldı camın içinde kaldı adam ona baktı deri çantasının içinden şırıngasını çıkardı, camdaki küçük delikten kadını şırıngasına çekti salladı donmasın diye salladı kadının paramparça oldu bulaşık suyuna döndü sonra kadın adam kadını ellerine sürdü geri kalanıyla da çocuğa sabunlu bez yaptı, çocuk tembelliğe alıştı, bugün ağzının kenarında kırmızı bir heykel var.

''seferi'' kelimesinin metin içinde kullanımı.

Sanayi devrimine giden yol Papin’in düdüklü tenceresinden geçer peki ya sana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu söyleyeyim her şeyi ben söyleyeyim, o yüzden hemen bir anket yaparız, bir dinozorun olsa onu arabayla gezdirir miydin, gezdirirsen neden sen bir manyaksın, gezdirmezsen hayvana yazık, en iyisi cevap ver 5 fili oturttuğun gibi mi oturturdun, yoksa arabanın üstüne sırt üstü yatırıp göbeğinden bağlayarak mı, 37nin asal sayı olmasına sinirlenir misin, bir kadın olsa ismine ne koyardın, mayın tarlasına girsek ne olur deseler may bize kızar desek güler misin, kalbin kadar temiz bu 5 ortalı harita metod defterinin 3 ortasını bizim için ayırır mıydın, ayırırsan nasıl ayırırdın, rezervasyon gibi mi üç ortayı yarmak gibi mi, neyse bunları hallettikten sonra aranda, seninle ‘ilişki trailerı’’ işine giriyoruz, fal olayının digital çağa uyarlanmış hali gibi de düşünebiliriz, senaryolar için şehrin en iyi falcılarını bulucaz, görevin bu, sen tek başına yapıcaksın, ama ikimiz bulmuş gibi yapıcaz, çünkü genelde ‘’beni siz yarattınız’’ deniyor, çok saygın bir insan olmadığın için, sana ‘’siz’’ diyeceklerini sanmıyorum, falcıların bu şeyi rahat bir şekilde söylemeleri için iki kişi olmamız şart, benim tapınaktaymış gibi yaşayan Şinto dinine mensup komşularım var bir flütten bunu anladım, bağırdım balkondan oooooğluşum şintoo dinlerin kardeşliğiii hööeeey,
o böyle bi kaliteli haller içinde takılırken ben nerdeyse emo yolcusuydum, sonuçta seferi olduğum için oruç da tutamiyordum, ben dinimin 16 saatlik dev orucunu tutmaktan acizken, onun balkonda bağdaş kurup flüt çalmasından rencide olmamak elimde olan şeylerden biri değildi, bir elimde bir somon ekmek bir elimde dolmalık biber bir diğer elimde ise papinin düdüklü tenceresi vardı, 19. yüzyıla doğru yola çıkmıştım yaklaşık 2 yüzyıl daha oruç tutamayacaktım, hayırlısı.

artık mum ışıkları benim altımda yemek yesin.

şimdi uzun zaman geçti geçer o zaten birisi sevgilisinin askerden dönmesini emesenden bekliyor görüyorum ben o hergün bir bir azalan sayıya bakınca yapma diyorum etme diyorum içimden ben onu fark edeli 20 gün geçmesi biranda yani 20 gün geçmesi aslında dedim ki o kadar da abartılacak bişey değilmiş yani nerdeyse bitti bak gözümüzün önünde bir ay geçti bile hain, bir toplumsal yaraya daha bastıktan sonra parmak, ben derim ki gelin bunun neden toplumsal yara olduğuna değinelim çünkü yaptığım tespihlere güvenmiştim daha önce de, bir kere cumartesi günü mum ışınları altında tek başına balık kraker yiyenler varken aramızda, sevgiliyi emesenden beklemek, nazara delalet eder, ‘’dersaneler kalsın okullar kapansın o zaman eğitim sisteminin içine sıçtılar’’, toplum burda ikiye ayrılır, aynı zamanda bu bilimsel tespihlerimin içine nazar diyince batıl inanç ve hurafe sistemleri karışmış oldu ama fark etmez, lunaparkta, balerinin, tırtılın, gözünü sevim dönen fincanlar var ya, onların ne işi var ya, bi kere o salak karı lunapaktın içinde sürekli dönüp duruyor, etrafa insanın ağzından çıkardığı dışkılar falan neyse, tırtılın varlığı bana hayvanatbahçelerindeki dramı hatırlatıyor o yüzden hüzünleniyorum, ama dönen fincanların insana sinirden başka bişey vermediğini ben yetkililere bildirmek istiyorum, atla karıncayı da artık birbirinden ayırıp eğri oturup doğru konuşmak vakti geldi geçti ama neyse,toplumsal yaraları deşip gündem yaratmak istemiyorum, toplum ikiye ayrıldıktan sonra iki tarafa da biraz karamel ve çuhalatalı sos sürülür, yenir, gündem oluşmaz, bişey olmaz yani öyle yapılırsa.