Thursday, March 19, 2009

Sen Macellan'sın Büyük Düşün.

Akdeniz Rüyası ana bilim dalında yüksek lisans yapan bir arkadaşım olmasını çok isterdim, mahallemizdeki teyzeler için kaplıca mevsiminin gelmesini ve artık kaldırımlardaki teyze trafiğinin bir an önce bitmesini isterdim, stratejik olarak bazı yanlışlarım olduğunu kabul edebilirim, ama domates tarlalarının kokusundan da vazgeçemem, hiç domates tarlasında bulundum mu, belki bir kere, nerden aklıma geldi, domates tarlasında muhabbet eden iki arkadaş düzeneği gibi bir şey olması lazım, ya da domates tarlasıyla tam bir alakası olmayabilir, ama hayalini kurmaya çalıştığım ama icat edildiği çağda arkadaş ilişkilerinin derinliğinden, gerekliliklerinden ve faaliyetlerinden bihaber olduğum için, kafamdaki muhabbet eden iki arkadaş düzeneği, iki arkadaşın karşılıklı oturduğu ve ortalarında bira çeşmesi gibi bir şeyin olduğu bir düzenek, böyle olmadığı çok açık, bir bilen varsa anlatsın, bir de geçmişte, yani benim için geçmişte beher diye bir şey vardı, namahrem vardı bi de onun konumuzla bi alakası olduunu sanrılamamaktayım, saatlerden üç olmuş saat, bizler daha uyumamışız, hafif bi mamışma var ama tam da diil, asalet içinde sigarasını yakıyor, ortada bu gece enteraaasan hiçbir şey yok, Borneo ormanlarında bir yerli kabilesinin bir üyesinin evinde hafif pornografik bir afişin olması çok ilginç gelmişti, bunu bana adı fantezi müzik sanatçısı adına benzeyen bir felsefeci anlatmıştı, bazı arkadaşlar kimden bahsettiğimi anladılar, ayrıca bana ilginç gelen bir şey daha var, burnumun ucunun uyuşması ve karıncalanması, burnumda bir piknik masası olduğunu biliyoruz zaten, piknik masasının üstünde yeller esince burnum karıncalanıyor olabilir mi, burnumdaki piknik masasının yerinde yeller esmeyeceği artık garanti, bir arkadaşım da annesinin birikmişleriyle burnuna benimkisi gibi bir piknik masası yaptıracağını söyledi, hadi hıyarlısı.
Ne bu ya böyle de Hollandalı devlet memuruna benzedim, zaten hepsi isa bu bebelerin.
Ben turuncu’daki sıra sayı sıfatı ekini sevdim, kırmızı’nın bir böcekten geldiğini öğrendim, sarıyla sarı sayı sıfatı eki yaptım, maviyle pantolon yaptım, beyazbeyazbeyazbeyazbeyazbeyaz diye kaba bir emir cümlesi, mor ise demoralizasyon işleminden sonra bambaşka renklere dönüşüp bize kendisinin çok ötesini gösterip müzik falan yapmaya başlayabiliyor, mordan sonra Finler gelir, morfinler ve morfiller, filler gridir, gri sevdiğimiz göç ederken suya doğru yorulup tozlardan kapanan gözleriyle annesinin poposuna pıt diye çarpıp düşen küçücük miniminnacık tatlımıtatlıcık bir küçük filin rengidir, kahverengidir ülkemizde çoğu gözler, al yanaklıdır kirazlar, giyer yaz günü siyahlar.
Günlerden bir gün saat 8i5geçe, kandilimizi mübareklediğimiz bir gün, kutsal mutsal diyor birileri, neyse işte efendime söyliyiim, bir ördek dünyaya gelmiş, vaftiz edilmeden önce son dileğin nedir diye sormuşlar, dilimi kesin demiş, şimdi ne demek bu, doğuştan psikolojik bir bozukluk demeye yetkili kişi ben miyim, ben bilmem beyin bilir gibi bir şey, erkeklere inanmaya çalışan bir bilim kanının dramı gibi bir şey, neyse biz çıktık gittik oradan o gün, ördeği vaftiz edemediler, çok sıkıcı bir törendi, ne olduğunu bile anlamadık, bir takım penguenler geldi gitti,canımızdan kanımızdan bir ördek yani bu atsan atamazsın satsan satamazsın, sonra dayanamayıp birisi çıkıp susun diye bağırdı, ördek de etrafta bir sessizlik vak diye ekledi, böylece biz kalkıp veranda da çayımızı içmeye karar verdik, donetella falan da geldi, o kimse artık.

No comments:

Post a Comment