Saturday, March 21, 2009

Uçarsan Yamulursun.

- Uruguay’dan baban gelse kurtaramaz seni artık

Uçurumdan atlamayalı çok oldu, uygun bi zamanında haber ver atlayalım diyorum. Aslında her boka atlamamasını ben söylemiştim ama beni hiç dinlemez o zaten çünkü Obi number one kenobi.

- Eğer şimdi buradan atlarsak, bunu kronik olarak kutlayalım biz. Hep bahsedelim birbirimize bu atlayışımızdan, çok tatlı bi anı bence.

Son zamanlarda sağ bağcığı sorun oluyordu.

- İlk ne zaman açıldı biliyor musun?

Galatasaray Hamburg maçında stattan çıkarken açılmış, başına dert olmadan çıkmış stattan ama hala açılması bağcığın onu sinir ediyordu, bir bağcığa sinirlenmesini de kendine yediremiyordu açıkçası.

- Bizim hiç öyle çok önemli bir anımız yok, çok sıkıcı olduğumuzu düşünüyorum.

Ben sıkıcı bir insan değilim. Yalnız onunla beraber kız kaldırmaya gitmediğim için hep beni suçlar dururdu, hayattaki en önemli aktivitesini gerçekleştirirken yanında bir dostunu istemesi normal diye düşünüp ona fazla takılmazdım.

- Abi elim ayağım kız kesildi, elimi kıza buladım abi, emir kızı değildi ama abi

Takdire şayan bir kişilikti aslında, gerizekalılıkta üstüne yoktu, tanıyabileceğim en gerizekalı insan olduğunu düşündüğümden özel buluyordum onu. Devamlı bir şeyler icat etmeye çalışırdı.

- Ne üstünde çalışıyorum biliyor musun? Susup yine uzaklara bak zaten. Sonra gelip benden para isteme ama.. Özel bir dedektör.. Öküzün altındaki buzağıyı bulmak için.

Zıvanaları o kadar kalın yapardı ki , tuvalet kağıdı rulosu koysaydın lan bari diyince küserdi. Çok küserdi zaten, her şeye küserdi. Ben çok hassasım derdi. Sonunda bu hassasiyetine objektif bir gözle baktığı bir gün şair olmaya karar verdi. İnsan herhangi bir duygusunu da aklı gibi kullanabilirmiş, işte bulmuşmuş, falan, o günden itibaren sıçtık zaten.

- Sana yeni şiirimi okumak istiyorum.
Ölür müsün öldürür müsün
Sen altında buzağı aradığım öküz müsün
Çok hassasım ben biliyür müsün
Bazen ömür törpüsü müsün

Ben bunu İranlı bir aktardan aldım
İç bunu iyi gelir dediler
Kalp yaramı keçi boku sandım
Yeme onu zehirli dediler

Kel başa şimşir tarak
El çırp şaplatarak
Şaplatarak ateşlebarut
Yan yana durmaz sen bunu unut!


Söyleyecek tek bir söz bulamıyordum. Ama ona sanki bir dahiymiş gibi davranıyordum. Bir şeyi desteklediğimi görünce de bokunu çıkarıyordu. Bir gün elinde bir karpuzla geldi.

- Bu benim yeni arkadaşım. Onun için bir şey icat etmek istedim. Ne yapacağımı bilemedim. Ben de onun için bir kitap yazmaya karar verdim. Kitabımın adı Pergel Batmış İlkokul Aşkları ve Abaküs Tanesi Gözyaşları. Nasıl buldun?

Gerizekalı merizekalıydı ama salak bir yaratıcılığı var gibi gelmeye başlamıştı. Ah o talihsiz olay…

- Karpuz yaşlanmaya başladı. Büzüştü falan böyle garip bişiler oldu. Şekilci bilmezdim kendimi. Kendimi tanımak için yollara vuruyorum kendimi, ben bir sanatçıyım. Çiçeklerimi sula lütfen ben yokken.

Böyle diyip çekip gitti, onu çok özleyecektim. Benim hiç arkadaşım yoktu. Nerden bilmiyorum, gelen haberlere göre kendini Uruguay’da bulmuştu. Gerçi hep Uruguay’la ilgili espriler yapardı. Bir kere bir sohbetimizde, ona bir şey için bunlar dünyada herkes böyle mi yani dedim. O da eveeet bir bakıyoruz, Uruguay’dan Recep, 1.70 boylarında, teniz oynamayı seviyor, lise eğitimini yarıda bırakan Recep, göründüğünün aksine Budizt bir çocuktur. Ne bilim lan ben dedi. Neyse duyduk ki Uruguay’da kendisine çeşitli terbiyeler vermek için, kendisini bir buz kütlesine hapsetmiş. Nasıl yaptığını bilmiyorum, ama yanında çeşitli biber ve patlıcan dolmaları yer alıyormuş. Daha sonra ona kompakt kalp gözü takıldığını öğrendim. Hep spritüel bir yanı vardı zaten, buna pek şaşırmadım. Uruguay’da kalp gözüyle ün yapınca, Uruguay’daki Dangur musun Dungur musun programına katılmış, sonra da KendimiSıçıpSıvıycamBen ve BeyniniElineVeririmSevgilim adlı iki cangul cungul çıkarmış. Biraz para kazanmış. Aç olmakla tok olmak arasındaki çok stresli çizgide olurdu hep. Biraz doymuştur salak diye düşündüm. Yıllar sonra aklını kaçırmış bir halde buralara geri döndü.

- Kendimi siyaha boyayıp 40 Esmer yarışmasına katıldım. Zeki ve esmer olmadığım ortaya çıkınca beni ülkeden sürdüler. Ben de bu lanet olası yere geldim moruk! Wazzup?!!

Uruguay’da kültür çatırdaması olduğunu düşündüm. Onun salaklığı bana da bulaşmıştı herhalde. Dediğimi unutup bir an durup o nasıl bir dama ya dedim? Kültür Çatır Daması. Bundan sonra ne bok olduğunu unutup, hep oynamak istediğim bir şey olarak kaldı. Onun varlığı beni derinden etkilemeye başlamıştı.

- Hadi tamam kendine yüklenme bu kadar, olur böyle şeyler insana, ben şimdi susup biraz etrafa bakıcam mal mal, ben de senden etkileniyorum.

Çok sıkıcı bir insan oldu ya. Genetik yapısında bir bozukluk var mitokondrilerini aldırmış gibi.

- Hayır bende sansasyon yetmezliği falan yok? Hem o ne demek ya?

Anlamıyordu beni cidden. Sansasyon yetmezliği var işte, hiçbir şeyden zevk almaz gibi oturuyor orda, hayatındaki tek dişiyi kaçırmak zorundayım. Tavuğuna elveda de lütfen.

- Tavuğumun sende olduğunu biliyorum. Her yerine sıçmış zaten ya keser misin şunu artık. Ben tavuğumu bokundan tanırım ahbap.

Tavuğunun bokunda çok boncuk aradın sanırım demedim. Artık onunla konuşmak istemiyorum. Ben hassas bir insanım. Şair olmalıyım belki de.

- Tamam oku hadi..

Kocaman devekuşları var etrafımızda
Topraklar delik deşik oldu
Sakla samanı dursun mutfak rafımızda
Sana neler oldu böyle Asu?

Bu insanlar maymundan trenle mi geldi?
Su bizi babasının hayrına mı kaldırdı?
Yerçekiminin bütün sebebi Ms. Bacardi
Asu kıllarını en son ne zaman aldırdı?

Biliyorum çok iğrencim
Kitleniyor bazen bir garip bilincim
Susun artık pırasalar rica ediiciim
Büyüyünce olucam bir müneccim.


Yani bir insan bu kadar mı ruhsuz olur. Bi de başımıza müneccim olma lütfen bir dur artık ya mental retardasyonlu musun dedi. İyi be dedim. Artık buralarda duramazdım ben gidiyorum dedim. Ama gitmeden önce gel lütfen söz verdiğimiz gibi uçurumdan atlayalım dedim. Çok ısrar ettim. Bak dedim mutlaka montlarımız paraşüt görevi görecektir. Boşuna o kadar para saymadık, aynı zamanda paraşüt görevi görebilen bu şahane montlar, kırmızı, mor, sarı ve yeşil renklerde olup, bir alana iki bedava kampanyamız vardır, yani ikisini üstünüze giyip, birini de ortanıza alırsanız, diğer tarafa şöyle bir uğrayıp dünyamıza geri dönebilirsiniz, kampanyasından bunları boşuna almadık herhalde. Sonunda ikna oldu. Ya ben neden yaptım bunu? Neden ısrar ettim. Ama ona montla beraber yeni ayakkabı almasını söylemiştim. Tabii ki uçurumun başına gidip hayatımızı ne de çok sevdiğimizi anlayıp, bira falan içip geri dönecektik, ben ona şiirlerimden okuyacaktım. Beni ayakkabısının bağcığına takılıp uçurumdan aşağı düşerek hayat boyu gerizekalılığa terk ettiği için onu hiç mi hiç affetmicem. Götsün olum sen!

No comments:

Post a Comment